Türkiye Dış Ticaretinde Cari Açık Nasıl Kapanır?

Türkiye Dış Ticaretinde Cari Açık Nasıl Kapanır? Türkiye ekonomisi her yıl cari açıkla karşı karşıya bulunuyor. Bunun nedeni; Enerjinin yaklaşık %70 oranında dış alıma dayanması, otomotiv, beyaz eşya ve kimya endüstrilerinin, hammaddeleri ile yarı mamullerinin %60 – 70 oranında dışa bağımlı olmasıdır.

Türkiye Dış Ticaretinde Cari Açık Nasıl Kapanır?

Türkiye ekonomisi her yıl cari açıkla karşı karşıya bulunuyor. Bunun nedeni; Enerjinin yaklaşık %70 oranında dış alıma dayanması, otomotiv, beyaz eşya ve kimya endüstrilerinin, hammaddeleri ile yarı mamullerinin %60 – 70 oranında dışa bağımlı olmasıdır.

Doğal gaz, kömür, petrol, demir-çelik, bakır, kurşun, çinko, alüminyum, altın başta olmak üzere, birçok, ham ve yarı mamul madde dış alımla sağlanmaktadır. Türkiye, enerji ve endüstri hammaddelerini %80 oranında kendi kaynaklarından sağlayabilir.

Ayrıca, en son 6 Şubat depreminde ortaya çıkan can ve mal kayıpları da demir-çelik, çakıl-kum ve çimento gibi madencilik ürünü maddelerin yetersiz ve bilinçsiz olarak kullanılmasından kaynaklanmıştır. Deprem ülkesi olan Türkiye'de sık sık tekrarlanan depremler ekonomiye de büyük zarar vermektedir.

Bu toplantıda cari açığın ortadan kalkması ayrıntılı olarak açıklanacak ve kamuoyuna sunulmasını sağlamak hedef alınmış olup, depremlerin Türkiye ekonomisine getirdiği yüklere de değinilecektir.

Toplantıda konuşan Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof.Dr. Güven Önal, Anadolu bir kıtanın doğal zenginliklerini taşımaktadır, onlarca medeniyetin Anadolu topraklarından gelip geçmesi bu özelliğin bir sonucudur dedi ve rahmetli Süleyman Demirel'in “Zengin kaynakların fakir bekçisi olmayalım” cümlesini tekrarladı. Türkiye'nin 2022 yılında başta altın, alüminyum, bakır, demir-çelik, kurşun-çinko, kömür ve ham petrol olmak üzere yaklaşık 98 milyar dolarlık ithalat yaptığını, bu rakamın cari açığa eş değer olduğunu belirtti.

Ayrıca, Türkiye'nin doğal kaynaklarının bugünkü rayiç değerinin 3,5 trilyon dolar olarak hesaplandığını ve bu kaynakları harekete geçirmemiz gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin 20 milyar ton linyit kömürü rezervi olduğunu ve bu kömürlerin 30 trilyon metreküp doğalgaz içerdiğini, kömürden doğalgaz ve petrol üretilerek, Türkiye'nin bu konudaki ithalatlarının azaltılabileceğini söyledi.

İthal edilen diğer ham ve yarı mamul maddelerin Türkiye'de üretilebileceğini, bunun için Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı'nın ilgililere sunulmak üzere stratejik bir çalışma yaptığını söyledi. Amerika Birleşik Devletleri'nde bile gayri safi milli hasıla da (GSMH) madencilik payının %4,5 olduğu halde, bu rakam Türkiye’de yaklaşık %1,5 civarındadır. Bu rakamların Kanada'da %7,5, Avustralya'da %8,6, Çin'de %13, Hindistan'da %15 ve BDT + Rusya Federasyonu’nda %14 olduğu bilinmektedir. Türkiye’de entegre madenciliğin GSMH’deki payının %10 civarında olması gerekir.

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı tarafından yapılan stratejik çalışmaya göre, madenciliğin GSMH içindeki payının %10'a yükselmesi için kalkınma hızının ortalama %4 olacağı varsayıldığında, 5+5 yılda 100 milyar dolar yatırım gerekmektedir. İlk 5 yılda, 50 milyar dolar yatırım ile, kurşun-çinko izabe tesisleri, demir-çelik izabe tesisleri, nadir toprak oksitleri, maden ve tesis yatırımı, atıklardan yan ürün kazanımı, porfiri bakır yataklarının işletilmesi ve entegre tesislerinin kurulması.

Altın ve gümüş entegre tesislerinin kurulması, kömürün gazlaştırılması ve sıvı yakıt üretimi tesislerinin kurulması, kömürden hidrojen üretimi araştırma ve pilot tesislerinin kurulması, doğaltaş (mermer) ve endüstriyel minerallerle ilgili yatırımların yapılması. İkinci 5 yılda yapılacak 50 milyar dolar yatırımla ise, GSMH içindeki madenciliğin payı %10 düzeyine yükselecektir. İkinci 5 yılda paslanmaz çelik, demir-çelik, bakır, alüminyum, altın, gümüş, lityum, kömür ve bütümlü şistlerden gaz, sıvı yakıt, hidrojen üretimi ve enerji santralleri, kobalt, nikel, bor alaşımları, doğal taş ve endüstriyel mineral üretimlerini sağlayacak madenlerin işletilmesi ve entegre tesislerin kurulması.

Önemli bir maden potansiyeline sahip olan ülkemizde, önerilen yatırımlar 5+5 yıl içinde yapıldığı takdirde, ülkemizin yıllık maden üretimi ve entegre tesisler geliri, ilk beş yılda, 70 milyar dolara, 10 yıl sonunda ise, 150 milyar dolara yükselecektir. Sanayi hammaddeleri ve uç ürünlerin üretimi ile yerli sanayi gelişecek, ithal ikamesi sağlanacaktır. Yan hizmetler ile birlikte en az 500.000 kişiye iş imkanı sağlanacak, kırsal kesimden şehirlere göç önlenecektir.

10 yılda 100 milyar dolar yatırım yapıldığında, maden ve entegre üretimler ile yıllık madencilik ve entegre üretim geliri en az 150 milyar dolar düzeyinde olacaktır. Maden ve maden ürünleri toplam ithalatı 97,8 milyar dolar düzeyindedir.

Önerilen yatırımlar gerçekleştiğinde, bu meblağ, 5 yıl sonunda 40 milyar dolara, 10 yıl sonunda ise 15 milyar dolara düşecektir. Görüldüğü gibi 5 yılda yapılacak yatırımlar sonucu, bugünkü değerlere göre yaklaşık 58 milyar dolar, 10 yıl sonunda 25 milyar dolar olmak üzere, ithalattan toplam olarak 83 milyar dolar tasarruf sağlanacaktır. Ayrıca, iş yerleri açıldığında istihdam artacak ve refah düzeyi yükselecektir.

Deprem kuşağında olan ülkemizde depremler, önemli can ve mal kaybına neden olmaktadır. Bu durum, ülkemizdeki imar mevzuatının tam olarak uygulanmaması ve zemin seçimi yapılmadan, niteliksiz kum, çakıl, çimento ve demir kullanımı ile büyük ölçüde yıkımlara neden olmaktadır. Gerçekte deprem öldürmez, bina öldürür. Son örneği de Japonya'da görülmüştür. Bina kalitesi yüzünden ülkeyi yasa boğan onarılmaz can kayıplarının yansıra büyük ölçüde de ekonomik kayıplar olmakta, bu da ülke ekonomisine önemli zararlar vermektedir.

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı yönetim kurulu üyesi Sayın İbrahim Halil Kırşan, küresel iklim değişikliği veya diğer bir tanımıyla küresel ısınmanın etkilerini azaltmak ve daha yaşanabilir bir Dünya için uluslararası kuruluşların organizasyonunda gerçekleştirilen Rio, Kyoto ve Paris iklim anlaşmaları çerçevesinde temiz enerji veya yeşil enerjiye geçiş programları uygulanmaktadır. Temiz enerjiye geçiş derken hidrokarbonları göz ardı etmeden belli bir düzen içerisinde hızlı bir şekilde yenilenebilir enerjiye geçiş ve elektrikli araçlara dönüşüm yoluyla yeni bir enerji paradigması hem ülkemizde hem de Dünya’da uygulanmaktadır.

Ancak temiz enerjiye geçişte bu yol haritasında kritik ve stratejik maden ve minerallere ihtiyaç hızla artmaktadır. Hem yenilenebilir enerji kompanentlerinde hem de elektrikli araçlarda çok daha fazla maden kullanılmaktadır. Bakır, alüminyum, nikel, lityum, kobalt ve grafit gibi madenlere ihtiyaç, önümüzdeki dönemde altı kat daha fazla olacaktır.

ABD ve AB ülkeleri kendi limitli mineral üretimini hazırlayarak bu stratejik madenlere nasıl ulaşacaklarını planlamaktadır. Ülkemizinde, hızlı bir şekilde kendi kritik ve stratejik maden ve mineral üretimi hazırlaması gerekmektedir.

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı yönetim kurulu üyesi Sayın Dündar Ergunalp, yatırımların değerlendirilmesi tek bir faktör ile yapılmıyor. Örneklemek için Kanada’daki Fraser Enstitüsünün her yıl yaptığı madenciliğe yatırım cazibesi, reyting çalışmasına bakabiliriz. 15 parametre üzerinden yapılan bu değerlendirmeye göre, 2021 yılı raporunda, Türkiye 84 ülke arasında altmışıncı sırada. Kısacası pek de cazip değil. Türkiye yıllardır bu seviyelerde. Parametrelere bakarsak hukuk sistemi, vergi sistemi, idari konulardaki belirsizlikler, jeolojik veri tabanı, işçi, iş veren ilişkileri, alt yapı, çevre mevzuatı gibi toplam 15 farklı parametre ile yatırım değerlendiriliyor. Sadece “Yer Altında Madenimiz Var, Yatırım Yapalım” diyerek olmuyor.

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı yönetim kurulu üyesi Sayın Prof.Dr. Remzi Karagüzel de 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde, bölgede bulunan 750 civarındaki maden ruhsatlı işletmenin 68’inin yer altı işletmesi olduğunu, yer altı işletmelerinin deprem kuvvetlerine karşı daha korunaklı olduğunu, açık işletmelerin ise yüzey dalgalarından olumsuz etkilenmeye müsait olduğunu söyledi. Ancak maden işletmelerinde önemli bir hasarın oluşmadığı bilgisini paylaştı. Bölgedeki maden işletmelerinin ağırlıklı olarak enerji sektöründe faaliyet gösteren termik ve hidroelektrik santraller olduğunu söyledi.

Madencilik eğitimine de değinen Prof.Dr. Remzi Karagüzel, ülkemizde yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesine yönelik eğitim programlarının üniversiteler bünyesinde bulunduğunu ve Anadolu’nun her tarafına yayıldığını ancak çok sayıda mezun yetiştirilmesinden dolayı, bu okulların kapandığını, öğretim kadrolarının madencilik başta olmak üzere, ülkenin sorunlarına çözüm üretmek için değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Madencilik sektöründe aramadan uç ürün elde edinceye kadar, madenciliğin her aşamasında karşımıza çıkacak sorunların neler olabileceğini ve bunlara karşı alınacak önlemlerin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarında belirtildiği ve yatırımcının bunları yapmak üzere taahhüt ettiği, kamunun da denetlediği bir faaliyete, olumsuz bir durumun oluşmaması gerektiğini vurguladı. Sorun taahhütlerin ve yerine getirilmemesinden kaynaklanıyor dedi. Dünya’da çok güzel örnekler varken, ülkemizde maden üretiminden şikayet edilmesi kabul edilemez olduğunu vurguladı. 

Haber Kaynağı: Ekonomi Dünya

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
  • Attributes
  • Custom attributes
  • Custom fields
Click outside to hide the compare bar
Compare